İçeriğe atla

fare

Vikisözlük sitesinden
Ayrıca bakınız: Fare, fâre

Türkçe

[değiştir]

Söyleniş

[değiştir]
IPA(anahtar): /faː.ˈɾe/
Heceleme: fa‧re

Köken

[değiştir]
Türkçe فَأْر sözcüğünden

fare (belirtme hâli fareyi, çoğulu fareler)

Vikipedi
Vikipedi
fare hakkında Türkçe Vikipedi'de ansiklopedik bilgi bulabilirsiniz.
(bilişim): Üç tuşlu fare
(kemiriciler): Bir fare
  1. (bilişim, işaretleme aygıtları) bilgisayara komut vermek için kullanılan elektronik ve mekanik özellikleri olan donanım
  2. (kemiriciler) kemiriciler (Rodentia) takımının Myomorpha alt takımından, başta ev faresi (Mus musculus) olmak üzere çok sayıda küçük memelinin ortak adı

Çekimleme

[değiştir]

Bilimsel adı

[değiştir]

(kemiriciler): mus

Üst kavramlar

[değiştir]

kemiriciler

Deyimler

[değiştir]

avcı kediye kurnaz fare, cep faresi, çatı faresi, dağ fare doğurdu, dokunsal fare, ev faresi, fare deliği, fare düşse başı yarılır, fareler cirit oynamak, fare otu, fil faresi, firavun faresi, kamyon faresi, kör fare, lağım faresi, mekanik fare, optik fare, otel faresi, üç tuşlu fare, sivri fare, tarla faresi

Yan kavramlar

[değiştir]

sıçan

Türetilmiş kavramlar

[değiştir]

faredişi, farekulağı, farekuyruğu

Çeviriler

[değiştir]

Kaynakça

[değiştir]

Atasözleri

[değiştir]


Danca

[değiştir]

fare

  1. (güvenlik) tehlike, muhatara

İngilizce

[değiştir]

fare (çoğulu fares)

  1. belirli bir gruba, sınıfa, ülkeye v.s. ait yiyeceklerden oluşmuş ürün yelpazesi.
    traditional Scottish fare — an'anevî İskoç yemekleri
  2. herhangi bir ticarî taşıma aracından yararlanmak için ödenen ücret veya bilet fiyatı.
  3. taksi veya kayık müşterisi, yolcusu.
  4. (mecaz) eser, ürün, yapıt.
    Television offered Dickensian classics as staple fare. — Televizyon, Dickens klâsiklerini temel yemek olarak takdim ediyordu.

Eylem

[değiştir]

fare (üçüncü tekil kişi geniş zaman fares, şimdiki zaman faring, basit geçmiş zaman fared veya (eskimiş) fore, geçmiş ortacı fared veya (nadir) faren)

  1. belirli şartlar altında, belirli bir yol, metod izlemek; idare etmek.
    The party fared badly in the elections. — Parti seçimlerde kötü bir performans sergiledi.
  2. (eskimiş) … şeklinde sonuçlanmak, başına gelmek, olmak.
    Beware that it fare not with you as with your predecessor. — Selefinizle olduğu gibi sizde geçerli olmadığına dikkat edin.
  3. (eskimiş) yolculuk etmek.

İtalyanca

[değiştir]

Eylem

[değiştir]

fare

  1. etmek, yapmak
    Che cosa ne hai fatto di quei pantaloni? — Bu pantolonlarla ne yaptın?
    Cosa ti piace fare? — Ne yapmak istersin?
    fare un errore — bir hata yapmak.
    Forse possiamo fare qualcosa in proposito — Belki de bunun için bir şey yapabiliriz.